İdris Baluken'den Sağlık Bakanı'na Cizre soruları

İdris Baluken'den Sağlık Bakanı'na Cizre soruları
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na verdiği bir soru önergesiyle Sur ve Cizre'de sağlık hizmetlerinin aksamasıyla ilgili sorular sorarak bazı suçlamalarda bulundu. İşte o soru önergesinin metni..

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na verdiği bir soru önergesiyle Sur ve Cizre'de sağlık hizmetlerinin aksamasıyla ilgili sorular sorarak bazı suçlamalarda bulundu. İşte o soru önergesinin metni..


GEREKÇE

AKP hükümeti Çözüm Süreci’ni bitirdikten sonra çatışma konseptini devreye koymuştur. Bu konsept kapsamında başlatılan sokağa çıkma yasakları hala devam etmektedir. Bir buçuk milyon insanı etkileyen bu ablukalar esnasında, bir yasanın maddesi kasıtlı şekilde yanlış uygulanmak suretiyle Anayasa’nın amir hükümleri olan seyahat, haberleşme, konut dokunulmazlığı gibi birçok hak ihlal edilmektedir. Kent merkezlerinde gerçekleştirilen sokağa çıkma yasakları esnasında yüz binlerce yurttaşın sağlık hakkı gasp edilmiştir. Kamuoyuna da yansıdığı şekilde, Cizre ve diğer kentlerde Devlet Hastaneleri asker ve polisler tarafından ablukaya alınmış ve bu hastanelerde sağlık hakkına erişim yasaklanmıştır. Sokağa çıkma yasaklarının olduğu yerlerde sağlık hakkına erişemeyen yurttaşlar, savaş hukukunu devreye koyup Beyaz Bayraklarla sağlık hakkına erişim mücadelesi vermiştir. Bu görüntü başlı başına bir utanç tablosu olarak tarihe geçmiştir. Bir utanç tablosu da kentlerde, cenazelerin haftalarca sokak ortasında bırakılması olmuştur. Hem hukuki, insani ve ahlaki değerlerin hiçe sayılması anlamına gelen bu utanç aynı zamanda genel toplum sağlığını da olumsuz etkileyerek yeni bir hak ihlalinin gerçekleşmesi olarak kayıtlara geçmiştir.Tüm bu sokağa çıkma yasakları boyunca insanların cenazelerinin haftalarca sokaklarda bekletilmiş olması ile cenazelerin buzluklarda bekletilmiş olması tarihin hiçbir döneminde görülmemiş vahşet ve utanç tablosudur.

Yüzlerce insanımızın yaşamını yitirdiği bu konseptte ne yazık ki, sağlık emekçileri de hayatını kaybetmiş bulunmaktadır. 30 Aralık 2015 tarihinde ikamet ettiği sokakta yaralanan bir kadına yardım etmek isteyen sağlık emekçisi Abdülaziz YURAL açılan ateş sonucu başından vurularak öldürüldü. 2015 yılının Eylül ayında Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde yaralılara müdahale etmek üzere olay yerine intikal eden 112 Acil Ambulansı özel harekâtçılar tarafından taranmak suretiyle sağlık emekçisi Şeyhmus Dursun öldürüldü.Yaşamını yitiren bir başka sağlık emekçisi Eyüp Ergen oldu. 2015 yılının Ağustos ayında Cizre’de hususi aracı ile Nur Mahallesi'ndeki evine gitmeye çalışırken açılan ateş sonucu Cizre Devlet Hastanesi çalışanı Eyüp Ergen öldürüldü.

Yaşam hakkının aleni ihlallerinden biri Cizre ilçesinde bulunan ve kamuoyu tarafından Vahşet Bodrumu olarak adlandırılan binalara yönelik yapılan saldırılarda gerçekleşmiştir. Üç bodrumda yer alan 150 civarında insanla ilgili tüm girişimlerimize rağmen Sağlık Bakanlığı tarafından bu kişilerin yaşam hakkı korunmamış ve ölümler gerçekleşmiştir.

150 civarında insanın yaşam hakkını korumakla mükellef olan Sağlık Bakanı ise yaptığı açıklamalarla aklama faaliyetine girmiştir. Bakanın kendisi tüm basın ve kamuoyu önünde 28 Ocak 2016 tarihinde Cizre’deki bir sağlık çalışanı ile yaptığı görüşmede şunlar işitmiştir: “5 katlı binanın bodrum katındalar. Faysal Sarıyıldız'ı arıyoruz. Yaralı bilgisini almaya çalışıyoruz. Yaralılara ulaşamadığı gerekçesiyle yaralı sayısını net söylemiyor. Yaklaşık 20 yaralı olabileceğini söylüyor. 1,5 gündür yaralılarla iletişim halinde olmadığını söylüyor. Faysal Sarıyıldız,  yaralıların durumu ağır olduğu için taşıyacak kimse yok çatışmanın durdurulması lazım diyor.”Sağlık Bakanı tüm dünya kamuoyu önünde yaralıların olduğuna dair duyduğu bu cümlelere rağmen 08.02.2016 tarihinde Sağlık Bakanlığınca yapılan açıklamada “Cizre konusunda 112 çağrı merkezimize ulaşan herhangi bir yardım talebi veya ihbar olmamıştır” ifadeleri kullanılmıştır. Hâlbuki “Vahşet Bodrumu”nda bulunan İslam BALIKESİR adlı yurttaş 30.01.2016 günü saat 07.22 sıralarında 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aramış ve yaralıların olduğu bilgisini isimleri ile birlikte kayda geçmiştir. Nitekim bu kayıt ile ilgili tutanak tutulduğu da tutanağın kendisi ile birlikte kamuoyuna yansımıştır.  Buna paralel olarak Sağlık Bakanlığına ait ambulanslar Vahşet Bodrumunun bulunduğu sokağa bakan caddeye götürülmüş, basın mensuplarına pozlar verilmiş ve ambulanslar geri çekilmiştir. Bu mizansenin kendisi bile Sağlık Bakanlığının “yardım talebi veya ihbar olmamıştır” ifadesine ilişkin gerçekleri göstermeye yeterdir.

Açıktır ki, tüm bu vahşet tablosunun oluşmasının siyasal bağlamı da bizzat Sağlık Bakanı tarafından kamuoyuna defalarca itiraf edilmiştir. Sağlık Bakanı 16 Ağustos 2015’te “Türkiye, yapmak isteyenlerle bozmak isteyenler arasında bir çatışmanın, sıkıntının sürecini yaşıyor. 10 Ağustos 2014′te Cumhurbaşkanı yerine başkanı seçmiş olsaydık, Türkiye bugünkü kaosu yaşayacak mıydı? Yaşamayacaktı.” 23 Ağustos 2015’te “Bugün yaşanan kaos ve sıkıntıların sebebi bu ülkede başkanlık sistemi olmadığı içindir. Başkanlık sistemine karşı çıkanların çok büyük bir çoğunluğunun esasında derdi millet değildir. Esasında Türkiye'nin büyümesi değildir. Türkiye'nin dünya milletleriyle yarışta güçlü yer alması değildir”5 Ocak 2016’te“Başkanlık sistemini Türkiye mutlaka başarabilmeli" ifadelerini kullanarak bu vahşetin siyasal amacını kamuoyuna itiraf etmiştir.

Bu itibarla Cizre’deki Vahşet Bodrumlarındaki 150 civarındaki insan başta olmak üzere yaralı halde bulunan, bu yaralanmaların kamuoyu bilgisinde dahi olduğu insanların yaşam haklarının korunmamasında Sağlık Bakanı’nın direkt dahiliyeti kaçınılmaz olarak vardır. Söz konusu dahiliyetten ötürü Sağlık Bakanı Mehmet MÜEZZİNOĞLU hakkında Anayasanın 98’inci ve 99’uncu, TBMM İçtüzüğü’nün 106’ıncı maddeleri uyarınca Gensoru açılmasını arz ederiz.