Selahattin Demirtaş'ın 7 Ocak 2016 Çarşamba Van mitingi konuşmasının tamamı!Video

Selahattin Demirtaş'ın 7 Ocak 2016 Çarşamba Van mitingi konuşmasının tamamı!Video
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Van’da düzenlenen mitingde konuştu. Ak partiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklenen Demirtaş, tutuklanmaktan korkmadıklarını, barışın gelmesi için gerekirse yıllarca hapiste yatmaya razı olduklarını belirti.
 HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Van’da düzenlenen mitingde konuştu. Ak partiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklenen Demirtaş, tutuklanmaktan korkmadıklarını, barışın gelmesi için gerekirse yıllarca hapiste yatmaya razı olduklarını belirti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin 'Baskıya Sömürüye ve Sokağa çıkma yasaklarına karşı alanlara çıkıyoruz' şiarıyla düzenlediği mitingde konuştu. Beşyol meydanında yapılan mitingde konuşan Demirtaş, çözüm süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunarak, bir an önce çözüm masasına geri dönülmesi gerektiğini belirtti. Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da yüklenen Demirtaş, tutuklanmaktan korkmadıklarını söyledi.  
 

Van’da HDP Van İl Örgütü tarafından ‘Baskıya sömürüye ve Sokağa çıkma yasaklarına karşı alanlara çıkıyoruz’ şiarıyla düzenlenen mitinge katılan HDP Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş, “. Biz mahkemelerin karşısına çıkarız. Bize sorsalar; ‘öz yönetimi, özerkliği savundun mu?’ diye. Evet savundum derim. Türkiye için önerdiğimiz en uygun modeldir. Biz halkın zulme karşı direnişinin yanında olduğumuzu da söyleriz. Peki size sorsalar ayakkabı kutuları doldurdunuz mu, para sayma makinelerini yaptınız?  Sizde başınız dik ‘Evet yaptık’ diyebilecek misiniz.” Diye konuştu.
 
Van’da Beşyol mevkii HDP Van İl binası önünde ‘Baskıya sömürüye ve Sokağa çıkma yasaklarına karşı alanlara çıkıyoruz’ şiarıyla düzenlenen miting için alanda binlerce kişi toplandı. Mitinge HDP Van Milletvekilleri, Belediye Eş Başkanları, HDP-DBP İl ve İlçe Örgütleri katılıyor. Miting nedeniyle yoğun güvenlik önlemleri alındı. Alana gelenler 3-4 arama noktasından geçirildikten sonra içeri alınırken, polisler çevrede köpeklerle bomba araması yaptı. Yoğun kar yağışı olmasına rağmen on binler miting alanına girdi. Miting alanında toplanan halk ‘Biji Berxwudana Cizrê’  ve  ‘Biji Serok Apo’ sloganları atılırken halk  mitinge yöresel kıyafetleri ile katıldı.
 
İlçelerden gelenler ise Jandarma ve polisler tarafından durduruldu. Kitleyi uzun süre yollarda bekleten Jandarma ve polis tepkiler üzerine geçişlere izin vermek zorunda kaldı.
 
Barış ve Özgürlük şehitleri adına yapılan saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını yapan DBP Van İl Eş Başkanı Caziye Duman, “Zafer Kürdistan’da direnen halkın olacaktır. Buradan Cizre, Silopi, Nusaybin ve Sur halkını selamlıyoruz ve sonuna kadar onların yanındayız.” Dedi.

 
Duman’ın konuşmasının söz alan HDP Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş ‘Kürdistan seninle gurur duyuyor’, ‘Direne direne kazanacağız’ sloganlarıyla konuşmasına başladı. Halkın sloganlarına  "Böyle bir havada bir araya gelen özgürlüğe susamış bu halka bin selam olsun. Sizler meydanlarda Van’ın görkemli duruşuyla gurur duyuyoruz.” Diye başlayan Demirtaş, “Değerli kardeşlerim son zorlu, süreçlerde hep birlikte kol kola girdik. Bugün de içinde bulunduğumuz şu günlerde, şu aylarda tarihin en zorlu süreçlerinden birini yaşıyoruz. Tabi ki bu ülkede hiçbir zaman özgür, mutlu günler yaşayamadık. Biz de yaşayamadık, annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz yaşayamadı, Bize hep acılar miras kaldı. Şimdi çözümü hep ertelenmiş sorunları yaşıyoruz. Neredeyse 200 yıllık biz bu sorunlarla boğuşarak bugünlere geldik. Şimdi Ankara’dan konuşanlar tarihin gerçeklerini unutarak devasa sorunları görmeyenler meselenin hendek meselesini olduğunu zannediyorlar. Keşke sorunlarımız hendek ve barikatlardan ibaret olsaydı. Fakat meselenin daha derinden, daha kökünden, tarihsel olduğunu gördük. Yeni ortaya çıkmış bir sorun değil. Ülkemizde özgürlük demokrasi, eşitlik, adalet anlamında gün görmemiş bir halkın sorunu var.  Biz vaktiyle barışa inandığımız için Cumhurbaşkanını alkışladık. Şimdi ise Ankara ve hükümet anlayışı, AKP yönetimi o kadar gerilere gitti ki, bu kadar yaşanmışlık, çözüm süreçleri, bu kadar zahmet, acılar halkın barış ve demokrasi sorunu yoktur noktasına geldiler. Ne zaman hangi adımları attılar Kürtlerin haberi yok. Saray’ın o şatafatından, görkeminden bakınca ‘Kürt sorunu yoktur’ diyor. Van’ın sokaklarında, İstanbul’un, Siirt’in varoşlarına gitse, Cizre’ye Silopi’ye gitse bunu görecektir. Saray’ın penceresinden görülmüyor bunlar. Sizden büyük Allah var. Bu kadar kendinizi yüksekte görmeyin. Öyle yukarılardan bakıp sorunları çözemezsiniz." dedi.



Konuşmasında iki buçuk yıllık çözüm sürecine değinen Demirtaş, “İki buçuk yıl görüşmeler yapıldı. Yüzlerce toplantı yaptık, yüzlerce defa bir araya geldik. Bunların amacı neydi, Kürt sorununu silahsız, çatışmasız, operasyon, ölüm olmadan konuşarak masada çözmek için yüzlerce görüşme, toplantı yaptık. Öyle bir noktaya geldik ki artık İmralı’da müzakerelerin başlayacağı haftaya girdik. 28 Şubat 2015’te bir mutabakat metni açıkladık ve dedik ki artık demokratik siyasetle, artık konuşarak, müzakere ederek sorunu çözeceğiz. 10 maddelik demokrasi ilkelerini açıkladık. PKK’nin silah bırakacağını metnin altına ekledik. Sonra Cumhurbaşkanı çıkıp dedi ki ‘Benim mutabakattan haberim yok, böyle bir şey yanlış’ dedi. Dolmabahçe’de açıklanma yapılmak üzereyken bizim heyet, bakanlar açıklamaya geçilmeden önce kim nereye oturacak, oturma düzeni nasıl olacak, heyetten bir bakan Cumhurbaşkanını telefonla aradı. Oturma düzeninde kriz var sizin öneriniz nedir? Diye sordu. Cumhurbaşkanı da şunu söyledi : ‘Ayıp değil mi oturma düzenini tartışıyorsunuz, orada tarihi bir iş yapıyorsunuz, oturma düzeni tartışılır mı önemli olan açıklamadır’ dedi. Aynı Cumhurbaşkanı bir hafta sonra ‘benim haberim yok, mutabakatı da onaylamıyorum’ demeye başladı. Allah billah aşkına benim Kürt halkım, Türk halkım oturma düzenine kadar haberi olan Cumhurbaşkanı bir hafta sonra ‘Ne Dolmabahçesi, ne masası’ demedi mi? ‘O fotoğraf çok yanlıştı’ dedi. Bakın ne hendek vardı, ne çatışma vardı.” Diye konuştu.
 
‘BAŞKANLIK İSTEMEK HAK İSE ÖZ YÖNETİM TALEP ETMEKTE BİR HAKTIR, BUNLARI TARTIŞALIM’
Bir hafta sonra İmralı’da anlaşma ve uzlaşma gereğince 6 kişilik gözlemci heyeti,  devlet heyeti toplantı yapılacağını ve Abdullah Öcalan’ın toplantıya  ‘ Bu tarihi karar toplantısına başlarken ben PKK’ye silahları bırakması için şu tarihte kongresini yapmaya çağırıyorum ve  heyetler bunu tartışmaya başlasın’ diyecekti. Bir, iki, üç gün artık tartışma ne kadar sürdüyse orada bir mutabakat metni ortaya çıkacak ve bu mutabakat meclise gelecekti. İşte silah bırakma kararı parlamentoda, siyasi partilerle tartışılacaktı. Seçim sürecine girmeden en kalıcı adımlar atılacaktı. Neden bunları anlatıyorum. Çünkü büyük bir yalan kampanyası yürütülüyor. Bir hafta geçti İmralı’ya gidilmedi, seçim oldu İmralı’ya gidilmedi. İmralı’ya görüşülmesi lazım ama gidilemedi. Dediler ki 10 gün geçmeden anlaşıldı ki masayı devirmiş, ‘Barış süreci HDP’ye oy kazandırmayacak’ denilmiş. Şimdi neyin hesabı yapılmış. Oy hesabı yapılmış. 40 yıllık savaş bitecek ancak oy hesabı yapıyor. Oylar canlardan daha değerli olmuş. Biz yine de ısrar ediyoruz. Biz bu sorunu çözmeliyiz Ortadoğu’da ki kaos etkileyecek, lütfen derhal çözelim dedik ama olmadı. Süreci bitirmişler, ‘biz artık çözüm sürecini buzdolabına kaldırdık’ dedi. Anladık ki tüm dertleri HDP’yi barajın altında bırakmak ve tek başına iktidar olmak. Mevcut yönetim anlayışı demokrasiyi imkansız kılıyor. Biz daha demokratik, herkes yönetime katılsın istiyor. Kendisi Başkanlığı önerebilir hakkıdır, bizde özyönetim, özerklik öneriyoruz. Buda bizim hakkımızdır. Halk ne istiyorsa odur. Ancak bunu müzakere ederek, konuşalım yapalım diyoruz. Bizi hiçe sayıyor, hiçleştiriyor. Seçimde de baraj altına bırakarak tek adam yönetimine geçmek istedikleri ortaya çıktı. O böyle yapınca bizde seni başkan yaptırmayacağız dedik. O HDP’nin kesinlikle barajı aşamayacağını düşünüyordu. Ona giden anketler böyle gösteriyordu. İçi rahattı, ne zamana kadar 7 Haziran akşamına kadar.

7 Haziran akşamı HDP barajı aşınca işler değişmeye başladı. Bazen devirdiği masanın arkasından çatışmalı bir süreç başlatma kararı almış ancak 7 Haziran sonuçlarını görmek istiyordu. 7 Haziran’dan sonra herhalde savaş konseptine dönecekti. HDP barajı aşınca savaşı başlattı. O gündür, bugündür yaşanan bombalamalar, katliamlara rağmen çözümde ısrar ettik. Bu hendek, barikat meselesi bunun sonucunda ortaya çıktı. HDP olarak biz hendek kazdırmadık. Siviller katlediliyor ama ‘Ölenler içinde siviller yok’denildi. Bir hafta içinde 16 kişi öldürüldü. Süreci bitirdiniz, çözümü bitirdiniz, bazı askeri ve polis operasyonlarıyla işi içinden çıkılmaz hale getirmeyin. 10 tane miting yaptık, sokağa çıkma yasaklarının ortasında dedik ki, ‘Sizlerin ne silah kullanmasına, hendeğe barikata gerek yok, bizler seçilmişler olarak demokratik siyasetle sizlerin hakkınızı savunabiliriz. ‘ Bunların kayıtları arşivlerde duruyor." diye konuştu.
 
“MECLİSE GİTSEN OLMUYOR, DAĞA ÇIKSAN OLMUYOR, PEK NE YAPACAK KÜRTLER”
Kendilerinin bunları derken Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilerinin Ankara’da tehditleri savurduğunu kaydeden Demirtaş, “ ‘hainleri yok edeceğiz’ açıklaması yaptılar. Bizler bunu yaparken onlar habire çatışma, savaş ortamı oluşturmak için her şeyi yaptılar. Ama biz HDP olarak bu devasa sorunları siyasetle çözmek için kurulmuş bir partiyiz. Biz barış için elimizden geleni yaptık dedikçe, onlar bizi ezmeye, savaşla, katliamla cevap verdi. Biz vazgeçtik mi hayır, usandık mı hayır. Bizim parti olarak varoluşumuzun nedeni bu.
 
Masa da birbirimizi kıralım, tartışalım ama insanlarımız ölmesin dedik. Bunların hepsi candır, anne baba evladıdır dedik. Gençlerimizi tabutlara koymayalım. Bizim siyaset anlayışımız budur. Bakın şu son günlere kadar müzakereye dönülebilmesi için atak üstüne atak, hamle üstüne hamle yaptık. DTK olarak toplandık. Ne dedik meseleyi çatışmadan alıp siyasi alana taşıyalım. Bizler siyasi sorumlular olarak biz siyasi alanda bunu tartışıyoruz dedik. DTK’nin deklarasyonundan çıkan buydu. Gelin hep birlikte tartışalım dedik. Hendekte ki direnişçilere de çağrı yaptık, bu işi siyasetle çözelim dedik ve hükümet bizi vatan haini, bölücü ilan etti. ‘Derhal dokunulmazlıkları kaldırılmalı, içeri atmalı’ dedi. Meclise gitsen olmaz, dağa gitsen olmaz. Ne yapsın Kürtler? Hergün insanlar ölüyor, güvenlik güçleri ölüyor. Biz senin yüzüne meraklı değiliz, biz konuşamayınca silahlar konuşuyor, sen bizi sevmek zorunda değilsin, biz seni sevmek zorunda değiliz. Siz bu suçu işledikçe, masayı devirdikçe kan akıyor kan. Dönüp dolaşıp bizi suçluyorlar. Ellerinde yalancı medyaları, gazeteleri, TV’leri var. HDP’yi günah keçisi yapıyorlar. Başkanlığın ve diktatörlüğün önünde ki tek engel olarak bizi görüyorlar. Tüm dertleri bu.” Diye konuştu.
 
“DOKUNULMAZLIK BİZE DEĞİL, SİZE LAZIM”
Konuşmasını Türkiye’de “ Yargı yok, medya yok, anayasa yok. Ülkenin Cumhurbaşkanı çıkmış meclise emir veriyor. ‘Bunların dokunulmazlıklarını kaldırın’ diyor. Anayasaya göre meclise, yargıya bu emri veremezsin.” Şeklinde sürdüren Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu şekilde suç işlediğini söyledi. Dokunulmazlığın kendilerine değil Erdoğan ve AKP hükümetine lazım olduğunu kaydeden Demirtaş, “ Bizim dokunulmazlığımız kalksın ama senin de kalksın. Hepimiz mahkemenin huzuruna çıkalım. Biz yine korkmuyoruz. Sizde çıkın, Bahçeli’de, Davutoğlu’da çıksın. Biz mahkemenin karşısına çıkarız. Bana sorsa öz yönetimi, özerkliği savundun mu dese. Evet savundum derim. Türkiye için önerdiğimiz en uygun modeldir. Biz halkın zulme karşı direnişinin yanında olduğumuzu da söyleriz. Peki size sorsalar ayakkabı kutuları doldurdunuz mu, para sayma makinelerini yaptınız. Sizde başınız dik ‘Evet yaptık’ diyebilecek misiniz. Dokunulmazlık size lazım, bize lazım değil.  Ama bundan bütün Türkiye zarar görüyor. Biz demokratik siyaset umudunu büyütmeye çalışıyoruz, insanlarımızı çatışma ortamından çıkarıp yeniden siyaset zeminine dönülmesini istiyoruz. Siz halkın siyaseten umutlarını bitirirseniz o zaman içinden çıkılmaz hale gelinir ve Türkiye önümüzde ki 20-30 yıl daha acı çekilmesinden korkuyoruz. Biz mahkemelerden korkmuyoruz. Biz diğer tarafta yargılanmaktan korkuyoruz. Oraya vereceğimiz hesabı düşünüyoruz. Yeryüzünde ki dokunulmazlıkların arkasına sığınmayın. Yaradanın huzurunda hesap vereceksiniz. Asla ve asla halkımız umudunu yitirmesin. Bu zor günlerde ki bu zulüm politikaları çökecek. Başkanlık adı altında ki bu kanlı politikaların hesabını verecek. Bizim Türkiye’nin vicdanlı insanlarının sesine ihtiyacımız var. Kürt halkı bu kadar barış hevesliyken illa ki ‘Ev, ev’ temizleyecem diyen  zihniyete karşı barış ve kardeşlik sesinin yükselmesi lazım. Barışı savunmak için, çözümü savunmak için Kürt, Türk olmaya gerek yok, insan olmak yeterlidir. Bütün bu ölümleri durdurmak zor değil. Barış denilen sihirli çözüğü haykırırsak o zaman barış olur bu ülkede. Asla umudunuzu yitirmeyin. Yarın barış olacak, çözüm olacak gibi heyecanınız umudunuz olsun. Ancak ne yapacağı belli olmayan, hangi felakete sürükleyeceği belli olmayan bu zihniyet karşısında dimdik duracağız. “ dedi.
 
’EĞER BARIŞ OLACAKSA BİZ CEZAEVLERİNDE KALMAYA RAZIYIZ”
Kendilerinin her gün çözüm, müzakere dedikçe tehditlerle karşılaştığını ifade eden Demirtaş, “ Ülke de çözüm sürecine göre mahkemeler karar veriyor.  Şimdi bakın yeniden cezaları yağdırmaya başladılar. Bekir Kaya’ya 15 yıl ceza verdiler. ‘Özyönetim talep etme ihtimali var’ diye Çatak Belediye Eş Başkanımız Evin Keve’yi tutukladılar. 15 yıl değil 15 bin yıl olsun problem olsun ama yeterki barış olsun. Barış olacaksa ben de Bekir Bey’de, Cüneyt Bey’de yatarız. Onlar sadece gençleri siyasetten uzaklaştırmak istiyorlar. Hakimler, Savcılar sizler insansınız, vicdanınızla karar verin. Sıkıyönetim dönemlerinde böyle hukuksuz kararlar veriliyordu. Buralarda mahkemeye ve savcılara sesleniyorum. Hiç biriniz yargılanmaktan korkmuyoruz. Siz böyle yaparak gençlerimize böyle ceza vererek 15 bin genci siyasetten uzaklaştırıyorsunuz, büyük yanlış yapıyorsunuz. Gerçekten suç işleyen varsa cezasını verin ancak suç olmadığı halde insanlarımıza bu cezaları vermeyin. Adalet duygusu yok olursa , adalet çökerse insanlar çözümü dağ arar, mafya da arar. Bizim Allahtan başka kimseden korkumuz yok. Biz toplumun öncüleri, siyasi olarak sizlere çözümün yolunu anlatmak zorundayız. Bundan vazgeçmeden ısrarla anlatacağız. Halkı öldürerek bitiremezsiniz. Öldürmek çözüm getirmez. Tam tersine sorunları büyütür. Başbakan’a samimiyetle sormak istiyorum. Cizre’de, Silopi’de tam olarak ne yaparsanız zafer elde etmiş olacaksınız? Merak ediyorum. ‘Ev ev temizleyeceğiz’ diyorsunuz. O ilçelerin yüzde 95’i HDP’ye oy vermiş. Onların hepsini öldürecek misiniz? Diyelim ki yaptınız herkesi öldürdünüz. Sorunu çözmüş mü olacaksınız. Gelip el-ele vererek sorunlarımızı konuşarak çözelim. Ama milyonlarca insanı öldürmeyi göze alırsan zaten o kan deryasında sen kendin boğulursun. Bu yanlışların sonu felaket olacak. Başkanlık diyorsanız gelip tartışalım diyoruz, öz yönetim diyoruz gelin tartışalım. Bizler konuşmaktan niye kaçıyoruz. Başbakanla canlı yayına çıkalım. Sen Başkanlığı anlat, ben özerkliği anlatayım. Neden korkuyorsunuz? Buradan Genelkurmay Başkanının brifingini dinleyeceğine gel halkı dinle. Genelkurmay Başkanını gönderme kendin  bölgeye gel gör. Hendek nedir, barikat nedir? Biz bunu söylüyoruz, yol gösteriyoruz. Bizi tehdit edip vatan hainliğiyle suçluyor. Ben istiyorum ki Karadeniz, Trakya duysun. Van halkı bunları biliyor zaten. Hepinizden ricam zahmetli zorlu günlerden geçiyoruz. Köylü, esnaf, öğrenci, çifti zor günler yaşıyor. Hepimizin yoksulluğu ekonomik sorunları ve bunun üstüne bir savaş süreci yaşanıyor. Biz halkımıza asla böyle bir yaşam vaad etmedik. Konuşarak çözme fırsatı vermeyen ‘Ev, ev temizleyeceğiz’ diyenler bizden ne istiyorlar. Varsa yanlışımız bunu da konuşalım. El insaf ya. Sizin köyünüzü yakan biz değiliz, dilini yasaklayan biz değiliz, milyonlarca Kürdü yıllardır vatanından uzak tutan, sürgün eden sizsiniz. Biz Türkiye halklarına hakaret mi ettik.
 
Mitinglerimizde ilk defa Türk bayrağı dalgalandırdığımızda mitingimizi bombaladılar. Biz barış için toplandık, onlar katliam yaptılar. Biz konuşulmayacak insanlar değiliz, konuşmaya en açık partiyiz. En faşistiyle konuşuyor, en demokratik partisiyle konuşmuyor. Çünkü onlara savaş lazım. Daha yüzde 50  ile referandumda oy alması lazım, Başkan olması lazım. Türkiye halklarının ‘AKP terörle savaşta, destek verelim’ duygusunu yaşatmak istiyorlar. Polislerin, askerlerin cenazeleri gidecek ki oralarda milliyetçilik tavan yapsın. Öte yandan bunların faturasını bize çıkarıp bizi barajın altında, denklem dışında bırakmaya çalışıyorlar. Kan ve gözyaşının insan doğasına aykırı bir şey olduğuna inanıyoruz. Bizler insanız insan, yüreğimiz yanıyor, içimiz yanıyor. O yüzden barış demeye devam edeceğiz. Van halkı işte zulmün karşısında  böyle dimdik duruyor. Geleceğin ve özgürlük için ne bedel ödemek gerekiyorsa onu da öderiz. Birbirimizin yüreğine ses vermeliyiz. Kardeşliği özgürlüğü ve barışı haykıracağız. Yarınlar bizim olacak. Bütün Van halkını saygıyla sevgiyle selamlıyorum.” Diyerek konuşmasını tamamladı.