Van’da ‘Beşeri Sermayenin Kalkınma Üzerindeki Etkileri’ konferansı

Van’da ‘Beşeri Sermayenin Kalkınma Üzerindeki Etkileri’ konferansı
Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) tarafından ‘Beşeri Sermayenin Kalkınma Üzerindeki Etkileri’ konferansı düzenlendi.

düzenlenen konferansta açılış konuşmasını yapan DAKA Genel Sekreteri Halil İbrahim Güray, DAKA olarak 2009 yılından bu yana Bitlis, Hakkari, Muş ve Van illerinde tarımdan turizme, eğitimden sanayi altyapısına kadar birçok alanda programlar, projeler ve farklı destek mekanizmalarıyla bölgenin kalkınmasına yönelik çalışmalara devam ettiklerini ifade etti.

Kalkınmanın; bir ülkenin, toplumsal ve ekonomik yapısını geliştirme ve gelişmiş çağdaş ülkelere yetişme durumu olduğunu dile getiren Güray, “Kalkınma, bireye yapılan yatırımlar ve yaşam standardının iyileşmesi ile de doğrudan ilişkilidir. Kalkınmanın sadece fiziki üretim ve yatırım faktörleriyle yapılacak yatırımlarla sağlanması mümkün değildir. Toplumların kalkınma bağlamında ekonomik gelişme süreçlerinde başarılı olabilmeleri, fiziki sermayeleri yanında beşeri sermayelerinin de geliştirilmesine bağlıdır. Beşeri sermaye; eğitimli işgücünün bilgi, beceri ve deneyimlerini ifade etmek için kullanılmakta ve ekonomik büyümenin temel unsurlarının başında gelmektedir. Beşeri sermayeye yatırım yapmayan ülkelerin iktisadi alanda yüksek bir performans göstermesi mümkün değildir. Bu bağlamda ülkelerin fiziki sermayenin yanında, beşeri sermayeyi de geliştirici politikalar üretmeleri önem taşımaktadır” dedi. 


Gelişmekte olan ülkelerin beşeri sermayelerinin ve ekonomik kalkınmalarının yetersizliğinin en önemli nedenlerinden birinin eğitim sistemlerindeki zafiyetler olduğunu vurgulayan Güray, “Bu ülkeler eğitimdeki yetersizlikler nedeniyle bilgiyi üretme, edinme ve kullanmada da yetersiz kalmaktadırlar. Dolayısıyla bilgi çağında, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeleri yakalayabilmeleri, bilgi ve bilginin ürünü olan ileri teknolojiyi üretebilecek ve kullanabilecek insan gücünü yetiştirmelerine bağlıdır. Bu amaçla hızlı, yoğun ve ülke ihtiyaçlarına cevap verebilecek etkin bir eğitim faaliyetinin uygulanması kaçınılmaz görünmektedir. Eğitim, değişen teknolojilere ayak uydurabilmeye yardımcı olurken, imalat sanayi ve hizmetler sektöründeki verimliliği arttırmaya ve ekonomik büyümeye de katkı sağlamaktadır. Yapılan analizlerde, beşeri sermayenin temel göstergesi olan eğitim ile ekonomik büyüme arasında kuvvetli bir pozitif ilişkinin olduğu ve eğitimli işgücünün toplam faktör verimliliğini arttırdığı ortaya çıkmıştır. Çünkü bireylerin eğitimleri esnasında edindikleri bilişsel beceriler, işgücünün gelecekteki verimlilik düzeyini büyük ölçüde etkilemektedir” ifadelerini kullandı. 


DAKA’nın güdümlü proje destekleri, mali destek programları, teknik destek ve doğrudan faaliyet destekleri ile bölgenin diğer bölgelerle gelişmişlik farkını azaltmada etkin olabilecek proje ve faaliyetlere destek sağladığını da sözlerine ekleyen Güray, “2009-2018 yılları arasında beşeri sermayenin geliştirilmesi için yaklaşık 23 milyon TL kaynak kullandırmıştır. Ayrıca, Endüstri 4.0 devrini yaşadığımız bu çağa göre teknoloji ve Ar-Ge yatırımları, beşeri sermayenin geliştirilmesi için en önemli unsurlardan biridir. Ajansımız bu çerçevede teknolojik altyapıyı oluşturmak için özellikle 2018 Çocuk ve Gençlerin Kalkınmaya Entegrasyonu Mali Destek Programı kapsamında STEM ve Maker atölyelerinin kurulması, robotik kodlama ve girişimci birey yetiştirme hedeflerine odaklı projelere destek sağlamıştır. 2019 yılından itibaren bu alandaki desteklerimiz artan bir hızla devam edecektir” diye konuştu. 


Van YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal ise, eğitimle ancak ülkenin kalkınabileceğini ifade ederek, “Eğitim ile ilgili kısmını göz ardı ettiğimiz zaman kim ne yaparsa yapsın bir ülkenin, bir milletin kalkınması mümkün değil. Maalesef ülkemizde kalkınmayla ilgili süreç takip edilirken, üniversitelerle ilişkiler göz ardı ediliyor. Meslek kurumları ve kuruluşları ile ilgili ilişkiler göz ardı ediliyor. Birçok programı çok hevesle sunumlarla ortaya koyuyoruz, fakat netice alamıyoruz. Bu çok irdelenmiyor, ama biz üniversite olarak bunu irdeliyoruz. Temel sorun, her kurum kendi açısından kendini yeterli buluyor. Böyle bir şey dünyada yok. Osmanlıda kalkınma sürecinde en temel unsur ilim ve irfan ehli kişiler hep öne çıkarılmıştır. Çünkü bunların konuyla ilgili birikimleri olduğu için bunlara değer verilmiştir, ama ülkemizde biz bunu yeterli görmüyoruz. Biz üniversite olarak ‘her şeyi biz biliyoruz’ demiyoruz. Ama eğer biz ilgili kurum ve kuruluşlarla el ele verirsek, sorunlarımızı doğru bir şekilde ortaya koyarsak, o zaman beşeri sermayemizi daha doğru planlarız” dedi. 
Van YYÜ olarak rahatsız edilmek istediklerinin altını çizen Battal, “Biz rahatsız edilerek eksiklerimizi telafi etmek istiyoruz. Üniversitemizin danışma kurulunda biz her ay veya iki ayda bir kentin dinamikleri ile bir araya geliyoruz ve üniversiteden beklentilerini ve üniversitenin eksiklikleri konusunda her türlü eleştiriyi yapabilirsiniz diyoruz. Oradan aldığımız kararları da biz uygulamaya koyuyoruz” ifadelerini kullandı. 
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Şeref Kazancı da, 2008 yılından sonra istihdamı arttırmaya yönelik kapsamlı düzenlemelerin gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, “İşgücü piyasasının yapısal sorunlarını çözmek, orta ve uzun vadede büyümenin istihdama katkısını arttırmak ve işsizlik sorununa kalıcı çözümler geliştirmek amacıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşları, işçi ve işveren konfederasyonları, akademisyenler ve çalışma hayatının tüm paydaşlarının katkılarıyla 2014-2023 dönemini kapsayan Ulusal İstihdam Stratejisi hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir” dedi. 
Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva da, Van’ın sosyoekonomik gelişmişlik endeksi bakımından 81 il içerisinde 76’ncı sırada yer aldığını dile getirerek, “Bunun kader olmadığını, eğer biz insan kaynağını, beşeri sermaye denilen en önemli meseleyi doğru yönlendirmediğimizde çok ciddi sorunlar yaşayacağız. Van’ın ve TRB2 bölgesinin dikkat etmesi gereken bir başka sorun daha vardır. Türkiye’nin en genç nüfusuna sahip üç ilden biriyiz. Yaş ortalamamız 20.6’dır. Bizim genç işçi sayımız ülke ortalamasının üç katıdır. Eğer siz bu genç enerjiyi doğru kullanmayıp doğru stratejilerle, katma değeri yüksek alanlara yöneltemezseniz, bu her türlü illegaliteye ham madde oluşturur. Onun için hükümet, devlet, eğitim kurumları topyekun bu sorunun derinleşmeden, ülkenin yararına dönüştürülebilmesini sağlayacak politikaları hayata geçirmemiz gerekiyor” diye konuştu. 
Konuşmaların ardından konferans, yapılan oturumlarla devam etti.