Yarım asırdır aynı kahvede çay demliyor

Yarım asırdır aynı kahvede çay demliyor
Van’ın İpekyolu ilçesinde 62 yaşındaki Halit Arar, ilerleyen yaşına rağmen aynı dükkanda yarım asırdır çay demliyor. 

Çocuk yaşta eline aldığı çay bardağını bırakmayan Halit Arar’ın ömrü çay doldurmakla geçti. Kahvecilik mesleğine 12 yaşında başlayan Arar, her gün sabahın ilk ışıklarıyla dükkanını açmak için yola koyuluyor. Sabah ilk geldiğinde eski yapı dükkanının ısınması için sobasını yakan Arar, sobanın üzerine koyduğu demlikte sıcak suyu sürekli hazır bulunduruyor. Kaynayan su ile çayını büyük bir emekle demleyen Arar, müşterilerine aynı şevkle hizmet ediyor.

İHA muhabirine konuşan Halit Arar, kendisi gibi işine dört elle sarılan çırakların artık yetişmediğini belirtti. Ömrünü adadığı kahvecilik mesleğini sürdüreceğini ifade eden Arar, “Kendi iş yerim. Daha önce başka yerlerde çalışıyorduk. Ocakçı olarak bu mesleğe başladık. Yaklaşık 45-50 yıldır bu işi yapıyorum. Herkesimden müşterilerimiz var. Çoğunluğu emekli olmak üzere öğretmenler, inşaatçılar var. İş yerimiz nostaljidir. Yapı olarak da çok eski bir yapıdır. Bu yüzden hiç değiştirmek istemedim. Gelen müşterilerimiz de kahvemiz nostalji diye severek geliyor. Bu iş yerinde ‘değişik bir hava var’ diyorlar” dedi.

“MÜŞTERİNİN ÖNÜNE BARDAĞI SAYGIYLA BIRAKMAK GEREKİYOR”

Bir işe emek verdikten sonra karşılığının da alınacağını dile getiren Arar, “Çay yapmak öyle kolay bir şey değildir. Çayı yapmak için emek vermek gerekiyor. Su güzelce kaynadıktan sonra çayın iyice dem alması gerekiyor. Daha sonra müşterinin önüne bardağı saygıyla bırakmak gerekiyor. Emek verdikten sonra her işin karşılığı alınır. Kök tarçın, havlıcan, karanfil gibi bitkileri karıştırıyoruz. Bu bitkileri güzelce soba ateşinde kaynatıyoruz. Çaya güzel bir renk ve koku veriyor” diye konuştu.

“ÇIRAK KONUSUNDA ÇOK ZORLUK ÇEKİYORUZ”

Yaygınlaşan kafelerden dolayı kahvecilik mesleğinin artık rağbet görmediğini ve eskisi gibi çırak bulamadıklarını dile getiren Arar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eskiden bir baba iş yerlerine gönderdiği çocuğu için bizlere ‘eti senin, kemiği benim’ derdi. Çocuğum meslek öğrensin, sanat öğrensin diye gönderilirdi. Şimdilerde böyle bir şey yok. Birkaç gün çalışınca kaçar giderler. Gerçekten kalifiye eleman yoktur. İş, erbabının elinden çıkmış. İşin tadı tuzu kalmadı. Gençler genellikle kafeleri tercih ediyorlar. Bizim mesleğimiz ise ölmeye mahkumdur. Eskiden esnaflara çay verirken, şimdilerde esnaf çayını kendi iş yerinde demliyor.”